Patent foramen ovale (PFO) kalpte bulunan küçük bir açıklığın adı. Doğumdan önce kalbin iki kulakçığı arasında yaşam için gerekli olan bir geçiş bulunuyor. Doğumdan hemen sonra bu geçiş azalıyor ve iki kulakçığı birbirinden ayıran bölmede küçük bir geçiş kalıyor. Hemen hemen tüm yenidoğanlarda bulunan bu açıklık hayatın ilk iki yılında büyük oranda kapanırken insanların yaklaşık dörtte birinde açık kalıyor. Bu açıklıktan kalbin sol kulakçığından sağ kulakçığına temiz kan geçişi oluyor ancak bu geçiş çok az olduğu için sağlık sorunu oluşturmuyor.
PFO HANGİ SORUNLARA YOL AÇABİLİR?
Araştırmalara göre bu durumun erişkin bireylerde görülme olasılığının % 20-25 arasında değiştiğini söyleyen Pediatrik-Doğumsal Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Alpay Çeliker, PFO’nun yaratabileceği problemler hakkında şunları söylüyor:
“Özellikle ergenlikte zaman zaman bu açıklıktan sağ kulakçıktan sol kulakçığa geçişler olabilmektedir. Bazı durumlarda kalbin sağ kulakçığına gelen bir kan pıhtısı bu açıklıktan geçerek kalbin sol kulakçığına geçer ve istenmeyen sonuçlara neden olur. Vücudumuzda kan pıhtıları oluşumu tüm toplardamarlarda görülebilmektedir. Birkaç milimetre çapındaki pıhtılar büyük toplardamarlar aracılığı ile kalbin sağ kulakçığına, buradan sağ karıncık ve akciğerlere ulaşır. Pıhtılar akciğerlerde filtrelendiği için kalbe akciğerlerden dönen temiz kan içinde artık pıhtı bulunmaz. Ancak minik pıhtıların akciğerlere gitmeden patent foramen ovaleden geçerek sistemik dolaşıma geçmesi çok ciddi sorunlara neden olur. Sonuçta aortaya geçen pıhtı artık koroner damarlar, beyin damarları gibi dolaşımın çok hayati olduğu bölgelerde tıkanmalara neden olur. Bu durum miyokard enfarktüsü, geçici iskemik atak veya inme ile sonuçlanabilir.
VURGUNA YOL AÇABİLİR!
Patent foramen ovaleden hava veya diğer gazların geçmesi de yine ciddi sonuçlar doğurabilir. Özellikle dalgıçlarda vurgun benzeri sonuçlara neden olabilir. PFO bulunan dalgıçlarda vurgun olma riski olmayanlara göre 5 kat fazladır. Dalgıçlarda bazı ipuçları varlığında patent foramen ovale açısından inceleme gerektirdiği iyi bilinmektedir.
MİGREN ATAKLARINI TETİKLEYEBİLİR!
Patent foramen ovale’nin migren ile olan ilişkisi halen tam olarak çözülememesine karşın aura ile seyreden migren olgularında rolü olduğunu düşündüren veriler bulunmaktadır. Auralı migren olgularında da patent foramen ovale sıklığının normal popülasyonun iki katına kadar arttığı, PFO kapatılmasının migrene bağlı baş ağrılarını azalttığı bilinmektedir.”
TANI KOYMAK HER ZAMAN KOLAY OLMAYABİLİR!
Patent foramen ovalenin zor teşhis edildiğini, genellikle başka nedenlerle yapılan kardiyak ekokardiyografik inceleme sırasında tanı konulabildiğini dile getiren Uzman, geçici iskemik atak, inme veya ağır migren atakları olanlarda patent foramen ovale varlığının ekokardiyografik incelemelerle araştırılması gerektiğinin altını çizerek hastalığın tanı ve tedavisi hakkında şu bilgileri veriyor:
Prof. Dr. Alpay Çeliker
“Geçici iskemik atak veya inme geçiren hastalarda patent foramen ovale yüzdesi normal popülasyona göre artmıştır ve %40-50 civarındadır. 60 yaş altında inmenin nedeni bulunamıyorsa (kriptojenik) patent foramen ovale açısından ciddi araştırma yapılması gerekir. Normal ekokardiyografik inceleme erişkin hastalarda çok net görüntüleme imkanı sağlamadığı için bu hastalarda yemek borusundan ekokardiyografik inceleme (transözefagal ekokardiyografi) yapılması gerekir. Bu işlem sırasında kol toplardamarlarından ajite serum verilerek geçiş izlenebilir. Transkranial doppler tarama için kullanılan ve PFO varlığını indirekt yolla gösteren bir yöntemdir. Koldaki toplardamardan verilen ajite serumun beyin atardamarında oluşturduğu ultrasonik sinyallerin ölçülmesi ile yapılır. Daha konforlu bir yöntem olmasına karşın test pozitif olduğunda ekokardiyografi ile tanı kesinleştirilmelidir.”
NASIL TEDAVİ EDİLMELİ?
Tüm patent foramen ovalelerin kapatılması gereksizdir. Geçici iskemik atak ve inme geçiren hastalarda altta hipertansiyon, diyabet, ateroskleroz, atriyal fibrilasyon, ve kanda aşırı pıhtılaşma eğilimine neden olan bir hastalık yoksa patent foramen ovalenin araştırılması gerekir. Bu açıklığın saptandığı hastalarda pıhtıların oluşumunu engellemek amacı ile kan sulandırıcı ilaç tedavileri uygulanabilir. Ancak bu açıklığın kapatılması da diğer bir yöntemdir. Böylece kalbin sağ kulakçığı ile sol kulakçığı arasındaki bağlantı kapatılır ve artık buradan bir pıhtının geçmesi kalıcı olarak engellenir.
PFO ARTIK AMELİYATSIZ KAPATILABİLİYOR
Eski yıllarda cerrahi yöntemle kapatılırken son yıllarda şemsiye benzeri implantlarla bu işlem çok kolaylıkla yapılabilmektedir ve tercih edilen yöntem haline gelmiştir. Özellikle son yapılan araştırmalarda bu açıklığın kapatıldığı hastalarda tekrarlayan geçici iskemik atak ve inme gelişme olasılığının çok azaldığı gösterilmiştir. Bu nedenle uygun hastalarda kateter yoluyla patent foramen ovalenin kapatılması bugün için önerilen tedavi şeklidir. Vurgun geçiren dalgıçlarda PFO’nin kapatılmasının yararlı olduğunu gösteren veriler bulunmaktadır. Ancak migrenli hastalarda bu açıklığın hangi durumlarda kapatılmasının yararlı olacağını gösteren kesin veriler bulunmamaktadır. Kapatma işlemi için sıklıkla şemsiyeler kullanılmaktadır. En çok nitinol bazlı şemsiyeler kullanılmaktadır. Bu implant küçük bir kateterin içinden kalbe ilerletilerek kapatma işlemi yapılır. Kolay uygulama tekniği, çok düşük komplikasyon riski nedeniyle bu cihazlar güvenle uygulanabilmektedir.”
PFO KAPATMA İŞLEMİNDEN SONRA HASTA NELERE DİKKAT ETMELİ?
Kapatma işleminin anestezi altında uygulandığını, özel bir kateter kullanılarak yapılan intrakardiyak ekokardiyografik uygulamada ise sedasyonun yeterli olduğunu aktaran Pediatrik-Doğumsal Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Alpay Çeliker, “Uygun cihaz çapı ekokardiyografi ile belirlendikten sonra kasık toplardamarından yerleştirilen uzun bir kılıf aracılığı ile şemsiye istenilen bölgeye ilerletilerek yerleştirilir. İşlemden sonra hasta ertesi gün taburcu edilebilir. Birkaç gün evde istirahat sonrasında günlük aktivitelerine dönebilir. 6 hafta süreyle darbe almalarına neden olan durumlardan ve temas sporlarından (karate, boks, güreş, halter gibi) kaçınılmalıdır. 6 ay süreyle aspirin kullanılması ve enfeksiyonlardan korunma önerilir. Kontroller aralıkları giderek artan sürelerde yapılır. Uzun izlem süresinde problem oluşma olasılığı çok nadirdir” diyor.
Nitinol bazlı şemsiyeler dışında metal bir çerçeveye iliştirilmiş PTFE materyeli ile yapılmış cihazların da kapatma işleminde kullanıldığını kaydeden Dr. Çeliker, son yıllarda kalbin içine implant yerleştirmeden kasıktan girilerek dikişlerle kapatma yapılmaya başlandığını, bu yöntemin uzun süreli sonuçlarının ise henüz bilinmediğini sözlerine ekliyor.
VİDEO: ARAŞTIRMA SONUCU: HER GÜN BİR YUMURTA KALBİ KORUYOR
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.